Panik Atak
Anksiyete (Kaygı) bozukluğu ve Panik Atak birbirleriyle bağlantılıdır. Hatta Panik Atak, Kaygı Bozukluğunun abartılı yaşanan durumudur da denebilir. Panik Atak vakalarının birçoğunun temelinde uzun süredir devam eden depresyon yer alır. Tedavi edilmeyen panik atak vakalarının bir kısmı ise daha sonra Agorafobi’ye veya Sosyal Fobi’ye dönüşebilir. Bu iki rahatsızlık, kişinin özel ve iş hayatını olumsuz etkileyen bir problem olarak ortaya çıkar.
Anksiyete Bozukluğu ve Panik Atak belirtileri kişi için çok gerçekçidir ve korku vericidir. Her ne kadar belirtiler kişiden kişiye farklılık gösterse de; kalp çarpıntısı, hızlı ve derin nefes alma veya nefes alamama hissi, boğazda yumru hissi, el ve ayak parmak uçlarında uyuşma gibi fiziksel belirtilerle birlikte kontrolü kaybetme korkusu, gerçekle bağlantının kopması korkusu, toplum içinde bayılma korkusu gibi endişeler de olabilir. Ve çoğunlukla bunlardan biri veya birkaçı toplum içinde yaşandığından sonuç olarak insanlar panik atak belirtilerini tekrar yaşamaktan korkarlar ve hayattan zevk alamaz hale gelirler.
Bütün bunların nedeni, geçmişte bu insanların karşılarına çıkan ve başa çıkmakta zorlandıkları ve çoğunlukla başa çıkma konusunda çevrelerinden de yardım alamadıkları bir/birkaç olaydır.
Yaşanan gerginlik o kadar artar ki sonunda bilinçaltı, kişiyi korumak için “savaş ya da kaç mekanizmasını” harekete geçirir. Ama savaşacak somut bir düşman olmadığından kişi birinci seçeneği işleme koyamaz. Kaçacak bir yer olmadığından ikinci seçenek de işe yaramaz. O zaman bilinçaltı yaşanan duygu durumunu abartarak daha önceden bildiği, kişinin yaşadığı veya gördüğü rahatsızlık belirtilerini yürürlüğe koyarak bir anlamda onlara “kaçar”.
Örneğin kişi bayılır veya kalp çarpıntısı yaşar. Bu o kadar gerçektir ki, kişi de çevresindekiler de rahatsızlığın var olduğuna inanır. İşte tam bu noktada artık devrede negatif hipnoz vardır.
Yani kişinin bilinçaltı, bu durumu yaratan ilk olayı genelleyerek benzer bütün durumlar için tetikleyici haline getirir. Artık kişi ne zaman ilk olayı çağrıştıracak bir durum yaşayacak olsa bilinçaltı daha olay gerçekleşmeden devreye girecek ve panik atak belirtilerini otomatik olarak kişiye yaşatacaktır.
“Telkinin gücü tekrarda saklıdır” ilkesi gereğince kişi ne kadar çok panik atak krizi geçirirse bir sonraki krizin daha güçlü geleceğine inancı artar ve bu beklentiyle yaşar. Ve en kısa zamanda beklentisi gerçekleşir. Bu döngü böyle devam ettiğinden ve ne yazık ki anlaşılamadığından insanlara “panik atakla yaşamayı öğrenmelisin” gibi gerçek dışı önerilerde bulunulmaktadır.
Panik atak çaresi olan, doktor desteği ve doğru yöntemlerin kullanıldığı psikolojik destekle çözümü olan bir rahatsızlıktır.